Ekmek paranızı hangi meslekten kazanıyor olursanız olun, önemli olan seçtiğiniz bu dalda gerekli kurallara uyarak en iyiyi yapmaktır, sözüne sanırım kimse karşı gelmez. Tüm maharetini ve tecrübesini konuşturan bir terzi ya da bir tornacı veya bir aşçı her zaman taktir görür ve hakkıyla ödüllendirilir.

Hatasız elbiseler diken bir terzinin, hatasız elbiseler diktiği için aşağılandığını duyan var mı; ya da tadı, tuzu yerinde mükemmel yemekler yapan bir aşçının veya tornacının işini iyi yaptığı için azarlandığına kim şahit olmuştur!?

Oysa, son yıllarda işe dönüşen gazetecilik mesleğinde bu hiç de böyle değildir. Gazetecilik mesleğine ve etiğine uygun habercilik ve de köşe yazarlığı yapıyorsanız ve rızkınızı bu meslekten kazanıyorsanız, işiniz zor demektir.

Gerçek habercilik ve tarafsızlık ilkesi ile çalışan bir gazetecinin ya da gerçeklerin ışığında fikrini söyleyen bir köşe yazarının ödülü genellikle aşağılanmak ve işten çıkarılmaktır.

İşini iyi yapan gazeteci, önce erk sahibi olan siyasiler tarafından aşağılanır, bunu gören bazı yalaka gazeteciler, erkin aşağılayıcı cümlesini alır, yalakalığı gereği yalayarak parlatır ve vitrinine koyar.

Bu satırların yazarı her zaman, olaylar insanların gerçek yüzünü ortaya çıkarır, der ve demeye devam edecektir.

Bu bireysel ilişkilerde de siyaset alanında da geçerlidir.

Hal böyleyken, önümüzdeki pazar günü yapılacak olan yerel seçimler için yarışan partiler, yarıştan çok dil güreşine soyunmuşlar.

Kelimeler, cümleler, suçlamalar zehir gibi; dil, züccaciye dükkânına giren fil olmuş sanki. Kırıp döküyor her şeyi!

Her partimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin partisi değil mi yani!

Bu genel seçim değil ki! Diyesin ki; falanca parti ya da filanca ittifak kazanırsa ülkenin iç ve dış sorunları çözülecek, ekonomi düzelecek!

Liderlerin televizyonlarda ve meydanlarda karşılıklı olarak hakaretli ve suçlamalı söylemlerin halkın büyük kesimini üzdüğünü ve de tedirgin ettiğini anlamak çok da zor olmamalı.

Gün olur siyasiler parti değiştirebilirler; ki buna herkes şahittir, gün gelir birçok siyasi parti tabela partisine dönüşür ve köhne bir yapıda var olmaya çalışırken kapısını kimse çalmaz.

Bu da bilinenlerdendir!

Bilmek istemediğimiz veya es geçtiğimiz şey ise insanın kişiliği ve yaptıklarıdır.

Açıkça söyleyeyim, Palandöken İlçesi'nde oy kullandığım için geçen seçimlerde oyumu Sayın Orhan Bulutlar'a vermiştim, Yakutiye'de olsaydım oyumu Sayın Ali Korkut'a verirdim, Narman'da yaşasaydım Sayın Yücel Ahmet İşleyen'e gönderirdim, bu benim AK Partili olduğumu göstermez ki; bu seçimlerde oyumu Sayın Canan Uçar'a vereceğim, bu da benim İYİ Partili olduğumu göstermez. İspir'de yaşasaydım, oyum Sayın Faik Çalık'a gidecekti, Saadet Partili mi olacaktım yani! Tortum'da olsaydım Sayın Muammer Yiğider'den yana kullanırdım, o zaman da Büyük Birlik Partili olurdum, öyle mi!?

Demem o ki!

Önemli olan insandır!

Partiler siyasetlerini değiştirebilir, kazanmak için iki benzemez parti bir araya gelebilir; seçmen dün oy verdiği parti yerine bugün başka partiye oy verebilir. Yani siyasetin koşullara göre değişmesi doğaldır.

Doğal olmayan ise insanların koşullara göre kişilik değiştirmesidir.

Her zamanki gibi inandığımı samimiyetle aktarmaya çalıştım.

Kimi hak verir, kimi de aşağılar ve azarlar.

Ne yapalım! Keşke olsaydık; ama aşçı, tornacı ya da terzi değiliz ki!

Gazeteci olmaya çalışan biriyiz işte.

Zor olsa da işe dönüşen bu meslek ekmeğimiz!

Evet, gün gelir biz de bugünkü fikrimizden vazgeçebiliriz; ama hangi gün gelirse gelsin, Mustafa Kemal Atatürk sevgisinden ve kişiliğimizden vazgeçmeyiz!

Bu da böyle biline!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.