Değerli şair ve yazar Nazım Payam’ın genel yayın yönetmenliğinde üç ayda bir Elazığ’da yayınlanmakta olan  “Bizim Külliye” dergisi 58.sayısıyla ( aralık-ocak-şubat-2 0 1 3 - 1 4) birlikte 14.yılına ulaştı. Kendisiyle bu konuda yapılan bir röportajda söylediği; “Sanırım önceliklerimize titizliğimiz: Sanatçılarımızı ve sanatımızı terbiyemizin besleyici unsurlarından biri olarak kabullenmemiz. İyiye, güzele teslimiyetimiz. Anlatmadan çok anlama dilini kullanma gayretimiz.” (Sevinç Özarslan-Zaman Gazetesi,17 Aralık 2013)cümleleri, yılları devirerek derginin bu günlere gelişini özetler nitelikte.
Ülkemiz şartlarında bu kadar yıl içeriğinden taviz vermeden yayınlanan dergi sayısı pek azdır. Bu da gösteriyor ki; bu işin altında büyük bir alın teri, emek ve maddi imkân var. Zaten bu üçü olmadan bir derginin(ya da başka bir ürünün) çıkması ya da çıksa bile uzun soluklu olması mümkün değil. Üstelik de dergi okuyucusunun ve bunun yanında okumaya olan talebin ülkemizde giderek azaldığı böyle bir çağda… Aslında konuyu dağıtmadan yüreğimizdeki efkârdan kaynaklanan bir cümleyi buraya yazmadan geçmek olmaz: Gazete, dergi, kitap okumadan toplumun ilerlemesini ve medeni milletler seviyesine erişmesini beklemek hayaldir ve hayal olarak kalacaktır. Her neyse…
İşte yayın dünyasındaki söyleyişle, taşrada çıkan bu güzel derginin 58. sayısında şehrimizin konu edildiği ve çok değerli tespitler içeren, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Erdoğan Erbay’a ait  bir yazı var: “Nefs-i şehrin tezahür hakkı/ Önce şehir sonra kitap: Erzurum”
Önce şehir sonra kitap olarak göze görünen bu şehrin ve bu yazının sadece dergi okuyucuları tarafından okunmasına gönlüm razı olmadı. Ve hem de böylelikle, değerli dostum Erdoğan Erbay hoca’nın imbikten süzülen damlalar misali zihnindeki bilgi, birikim ve tecrübesinden derlediği cümlelerden, şehir ve Erzurum adına daha fazla kişinin istifade etmesini istedim. Buralı olmasa dahi, üniversite okumaya bu şehre gelen, sonrasında da “geliş o geliş” sözünün anlatmak istediği şekilde burada kalan ve ömrünün nerdeyse üçte ikisini bu şehre veren, öğrenci yetiştiren, bu şehrin ilmine, irfanına, insanına katkıda bulunan, okuyan, yazan, düşünen biri olarak Erdoğan bey bu yazısında bize göre, sadece olandan değil, büyük iyi niyetiyle olması gerekenden, temennilerinden de söz etmiştir. Yerimiz elverdiğince ve dahası, bir gazete köşesinde okuyucunun sabrını daha fazla zorlamamak için; aşağıda bir bölümünü sunacağım yazının tamamını okumayı arzu edenler “Bizim Külliye” dergisinin internet sitesine bakabilirler:
Kitabı olan şehir: Erzurum
Erzurum, hususi manada kitap ve kütüphane sahiplerinin mekân tuttuğu bir beldenin adıdır. Aynı zamanda umuma hitap eden, kimisi daha küçük kimisi daha büyük, on binlerce kitaba kucak açan birden fazla kütüphanenin varlığıyla da bilinir, bilinmelidir de. Sanat ve edebiyatın, dolayısıyla kültürel varlığın neşvünema bulması, dunun bugüne, bugünün de yarına taşınması ancak, kitabı ve kütüphanesi olan şehirlerin uhdesine tevdi edilmiştir.
Bir şehrin, yukarıda sıraladığımız hususiyetlerle varlığını ispat etmesi, mazisinde oluşturduğu dini, içtimai, tarihi ve kültürel zeminin zenginliğine bağlıdır. Sözünü ettiğimiz zenginliği oluşturan ve bir şehrin bütünüyle güzel hasletlerle anılmasını sağlayan insanlar vardır. Abdurrahman Gazi Hazretleri, İbrahim Hakkı Hazretleri, Alvarlı Efe Hazretleri gibi manevi erleri; Ziya Paşa, Nurettin Topçu, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu gibi mütefekkirleri; Seyfettin Özege gibi, hayatını kitaba adamış ve bir omur biriktirdiği on binlerce kitabı bu şehre “hibe” eden kitap sevdalıları vardır.
Kitap okunan şehir: Erzurum
Daha önceki başlığımızda ortaya koyduğumuz sorumluluğu uhdesine almış, taşımaya söz vermiş bir şehrin, elbette okurları da vardır. Tarihi ve coğrafi birçok zorluğa, tabii ki mağduriyete rağmen değer, erdem, kültür ve medeni ölçüler üreten Erzurum okuru, kendi şehrinin kitabını okuduğu gibi, basılan kitapları takip eden, yayınlandığı günden bile haberdar olan, kitabın Erzurum’a gelip gelmediğini sıkı sıkıya kollayan insanları vardır. Kitabı takip bir alışkanlık değil, hayatın yegâne gerekliliğidir. Bu şehrin okuru şunu iyi bilir ki; alışkanlıklar zamanla değişebilir, ama sorumluluklar asla geciktirilmez. Öncelikle kendisi amel eder ki, kendisinden sonra gelenlerce yalnızca bir tavsiye sadedinde kalmasın ister.
Sonuç yerine
Bir İslam şehri olarak Erzurum, dinî, tarihî ve kültürel anlamda, bir medeniyetin taşıması gereken insani ve ahlâki bütün değerleri ruhunda yaşatmaktadır. Bugüne kadar Erzurum’a dair yazılan kitap, makale, roman, hikâye, şiir, tiyatro ve destanlara bakılsın, her edebî türün her cümlesinde özellikle vurgulanan, bu şehrin erdem, ahlâk ve fazilet merkezi olduğudur. İnsanın var olduğu her yerde, nahoş insan ve hadiseler de muhakkak var olacaktır. Ancak bunlar, teferruat kabilinden hükümlere tabi olduğu için, konuşarak ve yazarak görünür kılmak yerine, telafiye gayret ederek, her kesi ve her şeyi daha güzele doğru yönlendirmek asıldır.
Bir de, modernizmin yok ettiği ve modern insanın artık bulamayacağını sandığı, dinî, sosyal ve tarihî faziletlerin sürdürüldüğü bir şehir olarak yazılan Erzurum, bundan sonra kurulacak şehirler hatta mekânlar için örneklik makamında bulunmaya devam edecektir.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.