İlki 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmadan önce toplanmış olan Türk Ekonomi Kongresinin Beşincisi Ekim ayının sonunda İzmir’de gerçekleştirildi.
Aradan geçen 90 yıllık bir sürede Türk ekonomisi oldukça önemli değişimler geçirmiş ve her türlü etkilere rağmen ayakta kalmayı başarmıştır. Ancak söz konusu doksan yıllık serüvenin en önemli değişimlerinden birisi son on yıllık süreçte görülmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm tarihi olan 1938 ile 2003 yılları arasındaki 65 yıllık sürede ekonomi görünmez bir el tarafından bazı gruplara pay edilmiş ve paylaşmadan arta kalan kısım ise halka verilmiştir.
Burada önemli olan husus halka ne kadar paylaşımdan verildiğidir? Yani halk ekonomiden hangi oranda pay almıştır?
Bakıldığında halkın aldığı pay çokta insani yaşam şartlarına uygun düşmemiştir. Çünkü sağlıktan, ulaşım hizmetlerine kadar halk için yapılması planlanan birçok toplumsal yatırım, halka ayrılan payın düşüklüğünden dolayı yetersiz kalmış ve hatta bazıları gerçekleştirilememiştir.
Aslında yatırım yapmak, haklı mutlu etmek için birçok lider veya bu liderlerin ekiplerinden insanlar ortaya çıkmıştır. Ancak somut olarak görünmeyen söz konusu grup bu lider ve ekiplerine yeteri kadar pay ayırmadıklarından dolayı halkın mutlu olmasına imkân tanımamışlardır.
Halkın payı yeterli kalmadığı için halk devlet eliyle yurtdışına borçlandırılmış; borçlar ödenemeyince halktan vergiler toplanarak borçların ödenmesine çalışılmıştır. Ancak yine de halkın payı artırılarak halk rahatlatılmamıştır. Çünkü halk devlete zeval gelmesini istememiş, fazla vergi ödeyerek dış borçların kapatılması çalışmalarına razı olmuştur.
Bu razı olma aslında devletin zor durumda olduğunu düşünüldüğünden meydana gelmiştir. Halbuki görünmeyen birkaç grubun devlet bütçesinden aldığı payı bilmediklerinden bu zor sonuçlara katlanmışlar, tüp, yağ sıralarında zaman geçirmişlerdir. Hatta devletin her koyduğu her ağır mali kurala devletin kutsallığından dolayı karşı gelmemişlerdir.
Ancak günümüze gelindiğinde şu anda hükümetin izlemiş olduğu politikalar neticesinde halkın devlet için katlanmak zorunda kaldığı parasal sıkıntıların aslında bir takım imtiyazlı grupların ihtiyaçlarını karşılamaktan olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır.
Devlet bütçesine destek olmak için halk tarafından ödenen vergilerin birçoğunun bu imtiyazlı grupların eline geçmesi neticesinde halk gerektiği gibi ulaşım, sağlık gibi temel hak ve hizmetlere sahip olamamıştır.
Erzurum Ankara arasında ki yaklaşık 1000 (bin) kilometrelik uluslar arası taşımacılık yolu on yıllarca tek gidiş tek geliş olarak kullanılmış, yamalar yapılarak halka sağlıklı bir ulaşım hizmeti verilmemiştir.
Bunun gibi sağlık alanında da halk elinde sevk kağıtlarıyla bir çok kurum dolaşarak doktorlara ulaşmaya çalışmış, sevk gibi idari birimlere bağlı işlemlerin gerçekleşememesi neticesinde ölen çocukları için “Allah verdi Allah aldı” maneviyatıyla yaklaşarak devletin kusurunu kapatmaya çalışmışlardır.
Görüleceği üzere halk devlet denen kutsalına herhangi bir laf gelmesin diye her türlü insanlık dışı temel hak ve hizmetlerinden ayrı kalmış ve çoğu zaman susmuştur.
Geçen süreçte şimdi ki hükümet bu gidişe kendi izlediği politikalar ile dur demeye çalışmıştır. Fakat imtiyazlı grupların aldığı payların azaltılarak bu payların halka yansıtılması neticesinde söz konusu imtiyazlı gruplar ile devlet arasında hükümet bağlantılı bir savaş ortaya çıkmıştır.
Şu anda sonuç itibariyle kazanan “halk desteğini” arkasında bulan hükümettir. Çünkü halk artık devlette imtiyazlı grupların ihtiyaçları için vergi ödemek istemiyor. Halk artık kendisine yapılacak olan üniversiteyi, havayolu ulaşım imkanını, sağlık hizmetini ve daha bir çok insani hakkını istiyor. Şu anda da hükümet imtiyazlı gruplar ve bunların uzantısı olan örgütlere kulaklarını kapamış halkın istediği hizmetleri bütçeden karşılamaya çalışıyor.
Her kurum da olduğu gibi şu anda ki hükümetinde yanlışları elbet olabilir hatta olmuştur. Ama halkın desteğini almayan hatalarında da ısrar etmeden geri dönmektedirler.
Örneğin Başbakan bedelli askerliğin olmayacağını söyledi, ancak halktan gelen yüksek ısrar neticesinde bedelli askerliğe ilişkin uygulamayı yürürlüğe koydu. Yani söylediği şeyin arkasında durmak yerine halkın istediği şeyi yapmanın doğru olduğuna inanarak bedelli askerliği uyguladı. Bakıldığında halkta herhangi bir infial kaos olmadı. Neden? Cevabı basit çünkü Başbakan halkı dinleyerek kendi kararında ısrar etmedi ve halka hizmeti uygun buldu.
Bunun gibi örnekleri sıralamak mümkün.
Beşinci İzmir İktisat Kongresine bakıldığında da bu durumun özetlendiği görülmektedir. Elbette ekonomide yanlışlıklar olacaktır. Kimse mutlak doğru sahibi değildir. Buna rağmen iyi şeyler yapıldığını söylemek doğru olacaktır.
Halktan hiç kimse yapılan işler için zaten yanlış demiyor. Ama bağlı oldukları gruplardan dolayı siyasi desteklerini vermek zorunda da değillerdir. Yani herkes istediği siyasi grubu hükümet yapmak ister ama ortada olan bir gerçekte var ki o da şu anda hükümet olan Başbakanın halka hizmeti götürdüğü ve imtiyazlı grupların paylarını azalttığıdır.
Beşinci İzmir İktisat Kongresinde de panelistler tarafından bu konular tartışıldı. Kimi zaman akademik ilim sahibi insanlar kimi zamanda siyasi kişiler fikirlerini ortaya koydular. Ama hiçbir kavga ve zıtlaşma olmadan bir kongre yapıldı. Saygı ve hoşgörünün hakim olduğu yaklaşık 3.000 civarı insan hükümetin yaptıklarını ve Birinci İzmir İktisat Kongresinden bu yana olan gelişmeleri değerlendirdiler. Ama bir çoğunda ortak kalınan husus ise imtiyazlı grupların ekonomiden el çekmesinin ve siyaseten halkı rahat bırakmasının gerektiğidir. Bu konuda kongrenin resmi internet sayfası olan www.izmiriktisat.org adresinden bilgi almak mümkündür.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.