Bu zor günleri hep birlikte aşacağız!.

Birlik ve beraberlik zamanı!.

Yukarıdaki iki cümleyi ve benzer söylemleri her partiden, her partinin etkilisinden ve yetkilisinden duymayan kalmadı.

Bu bir milli davadır, o yüzden birlikte mücadele etmeliyiz, sözcesi de parlatılarak ve altı çizilerek haykırılan çağrılarda yerini almakta.

Çağrı güzel!

Birlik ve beraberlik!

İyi de; bu çağrı hangi partiden gelirse gelsin, çağrıyı yapanın, "birlik ve beraberlik zamanı, o zaman herkes bizim partinin şemsiyesi altına seğirtsin," dediğini en safımız veya en salağımız da anlamakta.

Yani, birlik olacaksa bizim partide ve liderimizin emrinde olmalı!

Yoksa, birlikte olmaz, beraberlik de!

Bak sen şu işe!

Hem milli dava, hem de beraberlik olacak; ama kendi partilerinde gerçekleşmeli!

Arkadaş, "milli" diyorsan, bu sözcüğün akan suları bile durdurduğunu da bilmelisin!

Bak, özellikle futbolda, bizim milli takımımız başka bir milli takımla maç yaparken, stadyumda ve televizyonlarının başında izleyenlerin başka takımların taraftarı, hatta fanatiği olduğu bilinir; ama herkes tek yürek olarak milli takımı destekler. Peki milli takım, tek bir kulübün futbolcularından mı oluşuyor!

Hayır!

Her takımdan oyuncu var, aynı amaç için bir araya gelmişler.

Yani, milli dava böyle olur!

Bu milli birlik, sadece virüs meselesinde değil, özellikle ekonomideki çıkmazdan kurtulmak için de kendini göstermeli.

Eğer hep birlikte, aynı ülkü ve amaçla, özellikle bu günlerde aynı çatının altında- ki bu Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi'nden başka bir çatı değildir- birlikte olmanın aksine, karşılıklı hakaretlerle ve kin tohumları ekerek ve de ayrımcılığı körükleyerek siyaset yapılacak ise, geçmiş ola!

Milli dava hikâye, birlik masal olur!

Bu birliği sağlayacak olan ayakların en önemlisi ise, medyadır.

Yandaş, kardeş, bacanak, elti, görümce gibi tanımlanan basın, bunları bırakıp gerçek gazetecilik yapmalı!

Bunun için de kalemini satanlar aleminden olanlar, bir an önce bu meslekten uzaklaştırılarak, gerçek meslekleri olan tellallık veya cazgırlık yapmaya gönderilmeli!

Çok şey istiyoruz; ama ne yazık ki gerçek bu!

..

Dünyadaki emekçiler 1 Mayıs'ı bayram olarak kutluyor ve kutlayacaklar.

En azından kendi ülkem için söyleyeyim, "bayram" bir başarının, bir mücadele öyküsünün sonucunda kutlanan bir kavramdır.

Bunun yerine "dayanışma ya da hak arama günü," olarak tanımlansa daha doğru olur.

Günümüzde emekçinin hali ortadayken, neyin bayramı ola ki bu!

Bir kez daha söyleyelim, bir ülkeyi kapitalist zihniyet yönetiyor ise emeği ile geçinenler her zaman ezilmeye, sömürülmeye mahkumdur.

Bununla da kalmaz, yönetenler tarafından insan yerine bile konulmazlar.

En son örneğini, yönettiklerini denek yerine koyan Trump efendinin "insanlara dezenfektan enjekte edilmeli," önerisinde bir kez daha gördük.

Kapitalizm, "beni ve benim gibileri yaşat ki devlet yaşasın," der!

Ve "benim için savaş, benim için öl; benim için şu ülkenin petrolünü çal," derken asla utanmaz. Çünkü bu düşünce bu tür zihniyetin fıtratında vardır!

Ve bu fıtrat dünyanın neresinde olursa olsun asla taviz vermez.

Evet, 1 Mayıs, emekçilerin dayanışma ve hak arama günü olmalı; o da olmaz ise emekçilere ağıt yakma günü olarak da düşünülebilir!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.