Mevlânaların, Yunusların, Hacı Bektaşların, Pir Sultan Abdalların sevgi ve kardeşlik pınarlarıyla suladıkları Anadolu’da ne yazık ki kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı.

Uzun yıllardan beri dışarıdan tertiplenen ve yerli işbirlikçi figüranlarla sahnelenen, kan, kin ve nefret üzerine kurgulanmış oyunlar, turneler halinde muhtelif zamanlarda Anadolu’yu kasıp kavurdu.

Az mı insanımızı kaybettik bu coğrafyada?

Ne kadar ocağın bacası tütmez oldu bu iklimde?

Anadolu insanının kaderi miydi, bağrı yaralı, gözü yaşlı olmak?

Bundan on beş yıl önceydi, oyun sahne almak için Sivas’a gelmişti.

Kan emiciler planlarını yapmış, geçmiş yıllarda K. Maraş’ta, Çorum’da kullanılan taktikler uygulanarak binlerce insan provoke edilmişti.

Neticede Pir Sultan Abdal şenlikleri için Sivas’a gelen insanların kaldığı Madımak oteli taşlandı ve ateşe verildi.

Bütün dünyanın gözü önünde otuz yedi insan feci şekilde can verdi.

Maksat kardeşi kardeşe kırdırmak, ülkeyi kaosa sürüklemekti.

Bu nasıl bir hipnoz haliydi ki; “Yaratılanı yaratandan dolayı hoş görürüz” öğretisine inanmış bir kesim, “Gelin canlar bir olalım” diyen kardeşlerine kıyabiliyordu?

Hassas dengeler üzerinde bulunan Sivas’ta, o gün bir tertibin olabileceği düşünülmemiş miydi?

İstihbarat bilgileri yok muydu?

Yeteri kadar tedbir alınsaydı, işler bu boyuta varır mıydı?

Asıl suçlular kimdi, yakalandılar mı?

Bunlar, her zaman olduğu gibi cevapsız kalan sorulardı.

Bu konuda net olarak söylenecek tek şey, akıllarda kalan görüntülerin, insanlık tarihinde kara bir leke olarak sonsuza dek kalacağıdır.

Sivas olaylarının üzerinden üç gün geçmemişti ki bu kez Madımak otelinin yakılmasını fırsat bilen, hain terör örgütü sahne almıştı.

Hedef; Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı, Baş Bağlar köyündeki Sünni Türkmenlerdi.

Ülke henüz Madımak otelinin şokunu üzerinden atamamış, yangın yerinden hala dumanlar yükseliyorken, Başbağlar’a giren katiller, camideki insanlar üzerine silahlarıyla kinlerini kustular.

Kısa zamanda Başbağlar köyünü yangın yerine çevirip arkalarında şehit ettikleri otuz üç insanı bırakarak kayıplara karıştılar.

Bugün belki de ellerini kollarını sallayarak, aramızda dolaşıyorlar.

Olay sonrası “Suçlular cezalarını er geç bulacaklardır”, şeklindeki klasik söylemler, inandırıcılığını çoktan kaybetmişti.

Olan Başbağlar’a olmuştu.

Devlet kutsaldı, ama insan hayatı daha da kutsaldı.

Adalet mi, suçluların ceza görmeleri mi, hep beraber bekliyoruz.

Aradan on beş yıl geçti.

Madımak oteli vakası her yıl çeşitli etkinliklerle Türk ve dünya kamuoyuna anlatılıyor; o günkü yaşananlar, haklı olarak dünyaya yeniden anlatılarak bir daha bu olayların yaşanmaması konusunda insanlığa güzel mesajlar veriliyor.

Bunlar elbette ki olması gereken, takdir edilecek güzel girişimlerdir.

Ancak; başka bir insanlık dramının yaşandığı Başbağlar için, bu tür bir yaklaşım yapılmadığını görüyoruz.

Bu insanlar da bu vatanın çocuklarıydılar, masumdular, haince katledildiler, suçluları dahi bulunmadı veya bulunamadı.

Gönül arzu ederdi ki 2 Temmuz’da Sivas’ta insanlık adına bir araya geldiklerini söyleyen gruplar, bu etkinliklerini Başbağlar’da da sürdürsünler

Çünkü öldürülenler bu vatanın evlatlarıydılar.

Ölen insanlıktı…

İnsanlık adına bir haykırış yapılacaksa, Sivas ve Başbağlar’da beraberce yapılmalıydı.

Böyle bir tablo, on beş yıl önce işlenen vahşete karşı, insani bir yaklaşımın şık bir örneği olabilirdi.

Alevi, Sünni kardeşliğinin dost ve düşmana karşı sergileneceği ortak bir görüşün ifadesi olması açısından, bu yaklaşımlar bugün olmazsa yarın yapılabilir.

Sivas’ta 3 Temmuz 1993 olaylarını yansıtan bir müzenin oluşturulması düşüncesi, Başbağlar köyünde 5 Temmuz 1993’te yaşanan katliamın unutulmasını önleyen bir başka müze ile daha da anlam kazanabilir.

Madımak’ta ve Başbağlar’da yananlarla birlikte Anadolu’nun yüreği yanmıştır.

Bu yangını çıkaranlara ve yangını söndürmeyenlere yazıklar olsun!

Masum Anadolu’nun saf çocukları, zaman içerisinde akıttıkları gözyaşları ile bu yangınları elbette ki söndürüp, silahların en güçlüsü olan insan ve vatan sevgisi ile alçaklara istedikleri fırsatı vermeyeceklerdir.

Başbağlar katliamını yapan çetenin elebaşısı, Başbağlar köylülerinin ödedikleri vergilerle İmralı’da besiye çekilmişken, Başbağlıların gözyaşları kolay kolay dineceğe benzemiyor.

Ülkede kardeşliği, sevgiyi, huzuru ihdas etmek, hukuku üstün tutup, adaleti tecelli ettirmekle sağlanabilir.

Kamu vicdanı, her iki olayda da adaletin yerini bulmadığı endişesini taşımaktadır

07.07.2008 / ERZURUM

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.