Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, dün Ankara'da eğitim camiasına yaptığı konuşmasında, "...yardımcı kitaptı, kaynak kitaptı olmayacak, kesinlikle yasaktır" dedi.

Sayın Selçuk, bakan olur olmaz da bu minvalde açıklamalar yapıp il milli eğitim müdürlüklerine talimatlar bile göndermişti.

Lakin sahadaki gerçek, yani okullardaki pratik durum tam tersi işliyor.

Okul yönetimleri, en çok da öğretmenler, devletin tahsis ettiği ders kitaplarını yeterli ve kapsayıcı görmüyor olacaklar ki, Bakan Bey'in talimatlarının hilafına bildiklerini okumayı sürdürüyorlar.

Bugün hangi devlet okuluna giderseniz gidin, öğretmenlerin dayatması sonucu binlerce öğrenciye zorla onlarca kaynak kitap aldırılıyor ve yüzlerce milyon lira bu kitapları pazarlayan odakların kasasını dolduruyor.

Bakan, o kadar da, "hemşerim kesinlikle yasaktır" desin ki, muhtemelen o kitaplardan belli bir komisyon alan öğretmenler, ha bire öğrenciye kitaptır ki satıp duruyor!

Dolayısıyla Ankara'nın talimatı, daha Ulus'u çıkmadan kadük duruma düşüyor, Anadolu duymuyor dahi...

Devlet okullarında öğrencisi olan her anne-baba, bir eğitim süresince, öğretmenin zorlaması neticesinde, öğrencisine en az 750 liralık bu uyduruk kitaplardan almak zorunda kalıyor.

Peki devletin bedava dağıttığı kitaplar ne işe yarıyor?

Çoğunun kapağı bile açılmıyor, açılsa da içine bakılmıyor. Çünkü öğretmen, devletin dağıttığı o kitaplarla öğrencilerine iyi bir eğitim vereceğine inanmıyor!

Aslında durum tam da böyle değil. Öğretmenin derdi iyi bir eğitimden ziyade, yayınevlerinden koparacağı komisyon... Baksanıza Bakan Bey, eğitim sistemindeki başarısızlığı ve çöküşü analiz ederken, sorunun sıklet merkezine öğretmenleri koydu ve dedi ki, "Öğretmenlerin eğitimini daha da artıracağız, yüksek lisansı zorunlu hale getireceğiz."

Bütün öğretmenler aynı kafada, bütün öğretmenler öğrencileri yolunacak kaz olarak görüyor demek, elbette ki büyük bir insafsızlık olur.

Biz de zaten toptancı bir mantıkla bakmıyoruz meseleye...

Lakin her okulda, öğrencilere bu uyduruk kitapları cebren kakalayan bir öğretmen grubu var, bunu da kimse meslek taassubuna kapılarak inkar etmesin.

Tanık olduğumuz durumlar var. Bazı cevval öğretmenler(!), öğrencisini bu zorunlu olmayan kitapları almaları için zorluyor, vaktinde almayanlar olursa onları da bir şekilde cezalandırıyor!

Hani bir zamanlar çok yaygındı. Her eğitim yılı başladığında aynı terane yüzlerce, binlerce kez tekrarlanırdı:

"Okula bağış!"

Milli Eğitim bakanları açıklamalar yapar, bu uygulamayı şiddetle kınardılar. Ama değişen bir şey olmazdı.

Okul müdürleri okula bağış yapmayan veliyi neredeyse okulun bahçesine sokmazdı.

Galiba bu yardımcı ya da kaynak kitapları dedikleri dalaverede de aynı uygulama söz konusu!

Bakan Bey çıkıp bas bas bağırıyor, "kesinlikle yasak"

Artık hangi dilde konuşuyorsa, "kesinlikle yasak" talimatı bir türlü öğretmenlere kadar ulaşmıyor!

Aynı şey, kapatılan dershanelerin yerini alan merdivenaltı kaçak etüt merkezleri için de geçerli!

Sayın Başkan Erdoğan, çok yakın zamandaki bir konuşmasında bu hususa değinmiş ve kesinlikle müsamaha gösterilmeyeceğini söylemişti.

Beklenirdi ki ertesi gün hangi şehirde kaç tane kaçak etüt merkezi varsa bir saat içinde hepsi kapatılacak.

Hiç de öyle bir şey olmadı...

Kaçak köçek o yerler hem de alenen binlerce öğrenciye güya takviye eğitimi veriyor!

Bazılarında üstelik o öğrencilerin, devlet okulundaki öğretmenleri doğrudan ders anlatıyor!

Eskiler bu durumlar için şöyle demişler:

"Benim oğlum bina okur döner döner yine okur"

Dilimize, Farsça'dan giren bir deyiş vardır.

"Men Çî Goyem, Tamborem Çî Zened"

Yani, "Ben ne söylüyorum, tamburam ne çalıyor

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.