Bazı şeyleri yazmak için çok nedeniniz olduğu gibi, bazı şeyleri yazmamak için de nedeniniz vardır. İşte o zaman, bazen bir cümlenin içinde bir kelime, bazen de bir kelimenin içinde bir harf olarak fısıldamaya çalışırsınız.

Anlayan anlar, anlamayana da nanay gelir!

Anlatmak istediğinizi anlatamamanın sancısını hiç bir ilaç dindiremez.

Ya derdime derman, ya katlime ferman, diyecek değilsiniz ya!

Düşlerinize düşman olmak, hiç olmaz!

O zaman geçersiniz klavyenizin başına düşünmeye başlarsınız.

Ve düşünürsünüz.

Birey olarak yaşamaya çalıştığınız toplum ya da ülkeniz için duyduğunuz endişe ile umudun çelişkisi sizi çıldırma eşiğine getirebilir.

Siyasi liderlerin bir başka partiye bir gün önce kurduğu cümlenin tam tersini iki gün sonra kurması sizi kudurtabilir.

Her sözünde vatan sevgisini, yurtseverliği vurgulayan bazı bahtı güzellerin parayı bastırıp askerlikten kaytarması da sizdeki sistem ve milliyetçilik sorularını şahlandırabilir.

Dini, nutuklarından eksik etmeyen bazı kimselerin, dine ters düşen eylemleri eylemesi sizde iman depremi yaratabilir.

Dinin siyasi bir partiye dönüştürülmeye çalışılması sizi dinden uzaklaştırabilir.

Adaleti dilinden düşürmeyenlerin adaletsizliği, amaca giden her yolu mubah sayanların yolu sizi korkutabilir.

Asgari ücretin komikliği, emekliye ve emekçiye verilen komik artışların daha cebine girmeden zamlarla çalınması sizde acı bir tebessüm yaratabilir.

Kadın cinayetlerindeki önlenemez artış, çocuk tecavüzlerindeki sapıklık, ekmek parası uğruna yiten canlar, gençlerin canını emen uyuşturucu canınızı sıkılmış limona çevirebilir.

Yok, hemen ekşimeyelim!

Bu milletin bir ferdi isek eğer, günümüzden bir asır önceki ülkemizi düşünmek gerek.

İşgal altındaki bir ülkenin kimler tarafından nasıl kurtarıldığını hatırlamalı.

Bu ülkede bir yazarsanız eğer, Sinop Cezaevi'nde dışarıdaki deli dalgalarla oyalanarak, yaralı gönlüne "aldırma," diyen ve bundan 71 yıl önce bir ormanlıkta başına taşla vurularak öldürülen Sabahattin Ali'yi düşünmeli!

Nazım'ın çektiği memleket hasretini, bedeni parçalanan Uğur Mumcu'yu, FETÖ'yü anlattığı için katledilen Necip Hablemitoğlu'nu anımsamalı!

Bir ideolojiniz var ise eğer, darağacına yürüyen Deniz Gezmiş'i, Yusuf Aslan'ı, Hüseyin

İnan'ı; Mustafa Pehlivanoğlu'nu ve daha nicelerini düşünmeli!

Kalbinizde güvercin tedirginliği var ise eğer, kalleşçe öldürülen gazeteci Hrant Dink'i de düşünün!

..

Düşündük işte!

Bugünümüze şükretmemiz mi gerekiyor acaba!

Birileri günümüze şükredebilir; birileri de küfredebilir!

Bu ayrı mesele!

Ancak şunu bilmemizde fayda var.

Hiçbir toplum, hiçbir sistem ve hiç bir canlı gelişmeye karşı duramaz. Bu yaradılışın özünde vardır.

Teknoloji ve yönetim sistemi, dünya döndükçe her geçen zaman dilimi içerisinde bir basamak daha yukarı çıkar. (Önemli olan teknolojiyi satın almak değil, üretmek olmalı.)

Bugün ellerin yaptığı teknoloji ile yaşayarak ve kullanarak, geçmişte kalan yönetim sistemlerine dönme arzusu ile yananlar ise mum gibi eriyip gideceklerdir; ama olan ise, mehter marşıyla iki ileri bir geri yürütülmeye çalışılan Türkiye Cumhuriyeti'ne olacaktır!

Eğer koca bir geminin içinde batıya doğru yürümeye çalışan yolcular olarak, geminin doğuya gittiğini fark etmez isek, varacağımız koyda bize çok kötü koyacaklardır, bu da böyle bilene.

Her ne kadar, el öptürenlerle, şifa diye ayak suyu içirenlerle, bademci ademlerle, cumhuriyet düşmanları bazı cemaatlerle aynı topraklarda, aynı havayı teneffüs ediyor isek de, onlar küflü dünyalarında inanç sömürüsü yaparak yaşayan bir avuç zavallı ve mavallı sahtekârlardır ve de öyle kalacaklardır.

Bu satırların yazarı ise, oturduğu bir mekânın açık kapısında bekleyen aç bir kediyi doyurarak ve su vererek bir kedinin üzerinden kendi kendine insan olduğunu kanıtlamaya çalıştı.

Ve kendini aldattı.

Kolay mı insan olmak!

..

Mescitte öldürülen halifelerden biri mi olmak istersiniz, öldürenlerden biri mi; Hz.

Hamza mı olma istersiniz, Hamza'nın ciğerini söken vahşi mi?

Kalp kıran mı olmak istersiniz, kalbi kırılan mı?

İster birey olun, ister devlet yönetiminde yöneten olun!

Nasıl bir insan olduğunuz, fikriniz ve tercihinizle belli oluyor galiba.

Bir de özlediklerinizin özlem yükünü, sevdiklerinizin küskünlüğünü, ölenlerin matemini, yaşayanların sitemini çekiyorsanız bana göre insansınız!

Ekşimiş de olsanız, insansınız!

Ve bu ülkede ağaçlar da kesiliyor, insanlar da; ağaçlar da yanıyor insanlar da!

Bana göre her insan bir ağaçtır; kimi meyve veren bir nar ağacı, kimi de yanmak için boy atan bir kavak!

Avanak ağacı da var; ama onları hiç karıştırmayalım!

Anlatabildiysem mesele yok; anlatamadıysam, yine yeni bir cümlenin içinde fısıldarım elbet!

..

Siyaset ve belediyelerdeki olumlu ve de olumsuzlukları mı istiyorsunuz; çok kolay, onu da yazarız, yeter ki avanak ağaçları o rüzgârda kırılmasın!

..

Ve birkaç bilgi.

Dünya Sağlık Örgütü'nün son araştırmasına göre gençler arasında tütün ve alkol tüketim oranı azalırken esrar tüketimi hızla artmış.

Ülkemizde de sigara ve alkollü içki tüketenler, zamları gamla karşılarken, bandrollü sigara yerine kaçak sigara ve uyuşturucu tüketiminde artış varmış.

Bu oyunu kim oynuyor ki!

Bu işin esrarı nedir acaba!

Cümlede bir kelime, kelimede bir harf olmadan söyleyelim.

Çok esrarlı değil be ya! Bunu nar ağacı da, kavak da, avanak da anlar her halde!

Kapitalizm, uyuşturarak kendine uydurmak ister; elindeki malzeme ister esrar olsun, ister inanç.

İnanın, fark etmez!

..

Şimdi bu yazı yayınlandıktan sonra okuyan patronumuz Sayın Mehmet Şener, "yine komünistliğin tutmuş Ömer Nazmi," diyecek.

Varsın desin, bir sokak kedisinin karnını doyurmaya çalışandan başka birisi değilim ki!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.