Siz orada biz burada…

Sanıyor musunuz ki Gence’yi vuran her füze sadece sizin kalbinizi söküp alıyor, sanıyor musunuz ki o füzelerden etrafa saçılan şarapneller bizim özümüzü vurmuyor.

Menim iki gözüm, benim ödü yiğidim…

Belki senin kadar ölüp ölüp dirilmiyorum.

Lakin bilesin ki sen ne vakit nefes alırsan ve ne vakit ayağa kalkarsan işte o benim bayramım, arefe günüm ve kutlu bir kandilim olur…

Menim ciğerparem…

Sanma ki yazdığın destanı bilmiyoruz, sanma ki nasıl şehadete yürüdüğünü görmüyoruz…

Menim yiğidim, insan dünyaya bir kere gelir.

Er kişi odur ki o bir kerede bin defa yaşasın…

Biz Bahtiyar Vahapzade’den öğrendik…

Zulme gebe kalan nice gecelerin aydınlık şafakla söktüğünü…

Yiğidim, kara gözlü gardaşım…

O Ermeni çetecileri biz yüz yıl önceden biliriz ve onların nasıl en acımasız katil olduklarını hala yüreğimizde taşıdığımız izlerinden tanırız.

Anne karnındaki bebekleri süngülediler, emzikteki balaları katlettiler, ak sakallıları ve ak saçlıları doğradılar…

Er’lerimiz cephedeydi, yoksa bu it eniklerine hadlerini bildirmeyi bilirdik.

Bak gönüldaşım, yoldaşım ve dava arkadaşım…

Siz de biz de çetin bir sınavdan geçmekteyiz.

Dünün birbirleriyle düşmanları bugün bize karşı müttefik oldular.

Yani cephe bir değil birden çok…

Allah düşmanları tek yumruk, tek hat ve tek vücut…

Menim sürmeli gözlüm, gardaşım sen zanneder misin ki biz burada sizi yalnızca televizyondan izliyoruz.

Bıraksalar eğer anında maşınlarımıza atlayıp sizin yaranıza merhem olmaya yeteceğiz.

Zafer haberlerinizi alıyoruz, sizin namınıza biz de burada cenk davulları çalıyoruz.

Ula balam, öyle seviniyoruz ki, orada olsaydık ancak bu kadar coşabilirdik…

“Tek millet, iki devlet” sözünü birileri lakırdı zannetti…

Siz alt etmesine ettiniz eğer böyle olmasaydı, Ermeniler size galebe çalmaya kalksaydı siz sanıyor muydunuz ki cephenin hemen ardında sizi kurtaracak o okları atan gardaşlarınız olmayacaktı.

Azerbaycanlı kadınları bilirim…

Anadır, bacıdır, eştir, yiğittir, savaşçıdır…

Ama en önemlisi de eceli şerbet namına yudumlayan bir meftundur.

Menim iki gözüm, yiğit özüm…

Aynı ağacın dalları aynı kökün özüyüz biz…

Sen nasıl ki 15 Temmuz’da aynı saatte bize omuz verdin ve ertesi gün de “gardaşımın başı dertte ise ben bugün değil ne vakit orada olmayacağım” deyip Ankara’ya kanat çırptınsa…

Bilesin ki biz Erzurumlular olarak aynı kalbi duygular içerisindeyiz.

Yeter ki, “Gel” de…

Madem ki azizim her dağın bir kenarı yol olur, şu halde Palandöken kıyama kalktı ve ata emaneti o yurt için silah kuşandı…

Hadi gel deseniz kanatlanıp uçacağız…

Bakü’de birkaç gün eyleştim. Bakkala gittim, terziye uğradım…

Kebap da yedim dondurma da…

Yanımda tercüman yoktu.

Çünkü ben Azerbaycanlı gardaşlarımla aynı dili konuşuyordum.

Allahımız aynıydı, ülkümüz birdi…

Başbağlar neyse bizim için Hocalı da aynıdır.

Her iki tarafta da sadece mazlum ve muşumlar katledilmedi mi?

Hocalı da Başbağlar da aynı derecede yaktı ciğerimizi…

Menim iki gözüm aşk olsun sene…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.