Çocuklar için yaşadığını söyleyen çok insanla karşılaşırız…

Anneler, babalar…

Dedeler, nineler…

Hep evlatları, torunları için iyi olanı yapmak üzerine kurarlar hayatlarını.

Elbette kötü örnekler var.

muhakkak emanete hiyanet edenler aramızda dolaşıyor.

Onları işledikleri cürmün ağırlığına göre adaletin islah etmesini sağlamamız gerektiğini belirterek biz fedakar anne ve babaların durumlarına biraz bakmak istiyoruz.

Çünkü onlar bilmeyerek bazen de ne yapacaklarını şaşırdıkları için öyle hatalar yapıyorlar ki, sonra oturup düşünebilseler yaptıklarının cinayetten farksız olduğunu anlayacaklar.

Fakat hayat çok hızlı, her hatayı bir yenisiyle unutturarak akıp gidiyor.

Eskiden birinci bela olarak karşımıza açık ara çıkan televizyonu internet fersah fersah geçmiş durumda.

İnternetten çocuklarımızı koparamıyoruz çünkü biz de kopamıyoruz!

Evde bir aradayken anneler, babalar ve doğal olarak çocuklar sosyal medyanın esareti altında birbirlerinden kopuk yaşıyorlar.

Facebook’a şu resmi de atayım tamam.

Twitter’de arkadaşın gönderdiğini paylaşayım ondan sonra yemek yiyelim.

Instagram’da arkadaşın resmini beğenmeden geçersem alınıyor, hemen hızla gözden geçirip geliyorum.

Bu sözler içerisindeki çabukluk ifadelerini maalesef hayata geçiremiyor.

O resimden, bu paylaşıma koştukça koşuyor ve gerçek hayatın sorumluluklarını unutmanın yalancı huzuruyla bir türlü sanal olandan kopamıyoruz.

Biz böyle yaparken günlük yaşamımızdaki bütün sorumluluklarımız bir kenarda bizi bekliyor.

Hem de çığ gibi büyüyerek.

Bir de kendimize zaman açmak için çocuklarımızın internetle olan ilişkisini artırmasına göz yumaya başladık mı, gerisini artık anlatmak bile insanın canını yakıyor.

Bana en çok eskiden çocukların, gençlerin daha saygılı ve değerlerimize daha bağlı olduklarından bahsedip, şimdiki çocukların herşeyi daha iyi anlamalarına ve imkanlarının daha geniş olmasına rağmen bize yabancı gibi davrandıklarından bahsedip sebebini soruyorlar.

Onlara tek cevap veriyorum…

Dede kucağının yerini tanımadığımız insanların sanal muhabbetlerinin aldığı bir ortamda başka bir şey olmasını beklemek akıllıca değil.

Geniş aileler bitti.

Gençler evlenmeden önce birbirlerine ayrı eve çıkma şartını olmazsa olmaz şart olarak belirliyorlar.

Akraba ziyaretleri bayramlar da bile neredeyse en aza indi.

Çocuklar akşama kadar çalışan anne babaları dolayısıyla kreş ve ana okullarında büyümek zorundalar.

Ve akşam eve dönüldüğünde bütün aile yorgun ve konuşacak tek kelimeye bile tahammülsüz bir durumda.

O zaman yapılacak olan belli; herkes kendi köşesinde gerçek sorunlarla yüzleşmek yerine klavye kahramanlığı yapmayı tercih ediyor.

Çocuklara “nerede olduklarını bilmem lazım” mazeretine sığınılarak daha 8-9 yaşında en akıllısından telefonlar ve sınırsız internetler alınıyor.

Kendimizi kandırmayalım.

Bu şartla bizim çocuklarımızı bize yabancılaştırır.

İnternetin büyük sanal dünyası korunmasız çocuklarımızı önce ahlaken, sonra aklını kirletecek bilgilerle bizden uzaklaştırır.

Netice bununla da kalmaz o sanal dünya gerçek bir kabusa doğru çocuklarımızı alır götürür.

Sonra da biz elimizi başımıza dayar neden böyle oldu diye düşünür dururuz!

Böyle oldu çünkü sen kendi sanal dünyanı yaşarken çocukların senden bekledikleri anne ve baba rolünü başkalarından almak zorunda kaldılar.

Evlatlarımız başımızın belası değil bize verilmiş en mübarek emanetlerdir.

Bunu bir hatırlayabilsek gerisi daha kolaylaşacak.

Son söz, önce kendinizi bu dünyanın hayhuyundan kurtarmadan çocuklarınızın anne, babası olamazsınız!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.