Gazetecilik madencilik mi?

Önce şunu söyleyeyim, Sayın Cumhurbaşkanımıza hayranım!

Benzetmekte hiç bir sakınca yok!

Sazı alıyor eline, istediği türküyü söylüyor, muhalefete de yanındakiler de dinletiyor.

Türkü efkârlı mı; sonuna kadar efkârlandırıyor; oyun havası mı; vallahi de billahi de en kralını oynatıyor.

En başta da "gazeteciyiz" diye geçinenleri zil taktırıp kıvırttırıyor ki ne kıvırma, böyle dansözlerin şanı şalvarlarından çıkıp dört düvelde övülüyor!

Yani Sayın Cumhurbaşkanımız, bu insan türünün gerçek yüzünü muhterem halkımıza açıkça göstererek, "bunları iyi tanıyın, gün gelir ben gidersem, sakın ha bunlara inanmayın," diyor olmalı!

Diyelim ki; aynı erk siyaha "beyaz" dedi; bu yavşak (bit yavrusu, yılışık) takımı, bırakın beyazı, bembeyaz, diye köşelerinde döşenip, televizyonların ekranlarında ötmeye başlıyorlar. Ertesi gün aynı erk, "aslında o beyaz değil, siyahtı," dediğinde aynı yavşaklar, yani şak şaklar takımı, yine siyahın sadece siyah değil, kapkara olduğunu söylemek için yarışıyorlar.

Benim güzel papağanlarım, benim fıstık saksağanlarım, benim sevimli maymunlarım böyle işte!

Ve bunlar hiç utanmadan milletin önüne çıkarak, "ben de sizin gibi insanım," diyerek özlerini saklayıp, halkın gözlerinin içine bakmaya cesaret ediyorlar.

Doğrusu bu da bir yetenek!

..

Gazetecilik, gerçekleri topluma ulaştırmakla, bilgilendirmekle yükümlüdür. Gerçek ise varsayımlara dayanmaz, bu sadece tahmin olur; ancak tahminleri, olan bir gerçek gibi sunmak, gazeteciliğin kitabında yazmaz. Yani, "gerçek haber ayrıdır, tahmin ayrıdır!"

Mesela, bir büyükşehir belediyesinin bir etkinlik için yaptığı bir ihalenin milyonluk kesilmemiş faturası üzerine ahkâm kesmek olmaz!

Bekle gör arkadaş! Yani kesilmemiş faturanın hesabı olmaz ki!

"İhaleyi yaptım ve bunu yayınlamakla yükümlüyüm; ama bu ihale teklifleri gerçekleşmeyecek," derse, bir avuç tuzla koştuğun haberin tuzu elinde kalmaz mı kardeşim!

Bu İstanbul Büyükşehir Belediyesi için de geçerlidir, Erzurum Büyükşehir Belediyesi için de!

Anladınız siz onu! Yani gazetecilik madencilik değildir!

..

Yaşama dair fikrimin oluşmasından bu yana her zaman kapitalizme ve faşizme ve de inancı alet eden siyasete karşı oldum.

Kutsal dinlerin faşizmle birlikte kullanılarak kutsandığını gençliğimizden biliriz, ama kapitalizmle faşizmin aynı yatağa girerek bir piç doğuracağını en son ABD'deki siyahilere yapılan zulümle öğrenmiş olduk!

Demek ki; kapitalizm salt para ve emek çelişkisi değil, insanlıkla da çelişmekte!

Gerçi benim güzel ülkemin yeri geldiğinde saf, yeri geldiğinde kurnaz olan insanları, buna benzer çelişkileri bizlere çok yaşatmıştı.

Mesela, kapitalizm düzenini savunan partilere çoğunlukla oy veren emekçileri ve Şeriat'ı savunanların İslam ülkelerine değil de Hıristiyan ülkelerine kapak atarak zıt inançlara sığındıklarını çok iyi biliriz.

Belki de bunlar İslam dini cübbesi ile aramızdaki başka dinlerin ajanlarıydı; ama bunlara inananları ne yapmalı!

Elbet çöpe atacak değiliz!

Sadece uyarmalıyız!

Derken, efendim, Nazım Hikmet Ran'ın ideolojisine yakın olan Sovyetler Birliği'ne kaçtığını da söyleyelim; söyleyelim ki; kimin doğru, kimin yanlış olduğu ve urbasının ve de maskesinin kimin sahte olduğu anlaşılsın!

Ve demem o ki, onaylamadığınız bir fikrin samimiyetini mi onaylarsınız; yoksa sizi dinle aldatanların yanında mı olursunuz!

Bence bu çok önemli!

İçeceğimize katılan medde ile uyku halindeyken tecavüz edilmek mi, uyanık halde tecavüze karşı mücadele etmek mi gerek!?

Hangisi size uyar!

Gazetecilik soru sormaktır, denilir!

Aha da size soru!

Uyku halini tercih ederiz, derseniz, asla sözüm olmaz, bu da sizin zevkiniz!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.