Ağlama çocuk!

Sesin uykularımı bölüyor…

Mescid-i Aksa’da, Kudüs’te uluyan bir köpeğin pençesinde inlerken sen…

Uyunmuyor be çocuk!

Yatak bir o yana bir bu yana atıyor hissiz bedenimi…

Kalbimi, tırnaklarım misali duyarsız bir şeye çeviriyor…

Söküp atası geliyor insanın tak tak atmaktan gayrı işe yaramayan kalbini…

Olmuyor be çocuk, senin kahkahalara büzülesi dudaklarına kızıl damlacıklar hiç yakışmıyor!

Ağlama çocuk!

Sesin uykularımı boğuyor…

Sen Irak’ta kendini adam sanan alçak bir buldozerin altında son nefesine yürürken…

Uykular haram oluyor be çocuk!

Geniş sandığımız ev daraldıkça daralıyor…

Sesini çıkarma çocuk, bizim evde annesine sarılmış çocuklar uyuyor!

Hiç bizden öksüzlüğüne güvenip yüreğimizde yer arama sakın…

Bizim yürek sandığımız pat pat makinesi ancak kendi bebelerimize yetiyor.

Olmuyor be çocuk, çikolata sürülesi ağzına hicranlı mağniler hiç yakışmıyor!

Ağlama çocuk!

Sesin bütün dengelerimi bozuyor…

Sen Arakan’da insan müsvettelerinin elinde can verirken…

Güneşin kızıl bir goncaya dönüşü bile içimize dokunuyor!

Denize bakamıyoruz, dağlar senin meskenin olduğundan beri çocuk…

Sevdalı türkülerin bile içinde yüksek yüksek tepelere çıkamıyoruz…

Utanıyoruz be çocuk!

Senin kadar yiğit bir mücahit olamayacağımıza yanıyoruz.

Olmuyor be çocuk, annesine doğru koşası minik bacaklara namlulardan kaçmak hiç yakışmıyor!

Ağlama çocuk!

Sesin soluğumu kesiyor…

Seni Müslüman olduğun için ama en önce insan olduğun için seviyoruz…

Annenin karnından kalleş bir süngünün ucunda dünyaya gelişine yanmak bizi kurtarmaz biliyoruz!

Bizi de böyle kabul et, evlatlar evde nafaka bekler diyeceğiz ya…

Senin kainatı kaplayan cesaretine bakıp bakıp yutkunuyoruz.

Bizi böyle kabul etme be çocuk…

Senin macun şekeri bulaşası yanaklarında tekmeler iz yaptıkça, bizimkine yüz denemeyeceğini anlıyoruz.

Olmuyor be çocuk, annenin hamurlu ellerini tutmak yerine şehit babanın yanaklarından süzelen yaşları silmek hiç yakışmıyor!

Ağlama çocuk!

Sesin hayatı durduruyor…

Her yandan çığlık çığlığa gelen sesin…

Ben Kudüslüyüm, Doğu Türkistanlıyım, Suriyeliyim, Gazzeliyim ama en çok çocuğum amcalar deyişin…

Hep çocuk kalacağım, çünkü büyümeme müsade etmediniz teyzeler deyişin…

Zalimlerin karşısında beni bir başına bıraktınız dedeler, neneler deyişin…

Sanma ki kulaklarımıza değmiyor çocuk!

Duyuyoruz hatta zaman bulursak senin için de iki damla yaş koyuyoruz yanaklarımıza…

Ama bizim çocukların da babalarını sevmeye, lunaparka gitmeye, pamuk helva yemeye hakkı var be çocuk!

Olmuyor be çocuk, bize gerçekten insan olamadığımızı söyleyip durman sana çok yakışıyor!

Sana cennette doyasıya annenin kucağında şımarmak ne de çok yakışıyor çocuk!

Aşkolsun be çocuk!

Aşkolsun…

Hamiş: Kalbimiz kanarken…Utançla yüzümüz yere inerken…

Söyleyecek başka sözümüz yoktur!

*Bu yazıyı daha önce okumuş olabilirsiniz. Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin 2014 Yılı Başarılı Gazeteciler Yarışması’nda Yılın Köşe Yazısı Ödülünü alan bu yazıyı gerekmeseydi de hiç yazmasaydım diyerek yazmıştım. Yeniden yeniden yayınlamak zorunda kalıyorum. Zira küçük bir iki coğrafi değişiklik dışında beşerin canavarlığıyla ilgili olumlu hiç bir gelişme yok.

Bir Cümle

Ayda hayat yok dediler Kudüslü çocuğa, dünyada da öyle dedi!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.